Şükredebilmek
06 March 2024

Şükredebilmek

2 yıl kadar önce sevdiğim bir arkadaşımı yoğun bakım ünitesinde ziyaret etmiştim. Zorlu bir yaşam mücadelesi veren genç arkadaşım makinaların desteği ile yaşıyordu. Bir hafta sonra da kendisini kaybettik, Allah rahmet eylesin. Yaşamının son iki ayında konuşamıyor, nefes alamıyor, yemek yiyemiyor, gülümseyemiyordu. Onu o halde görmek yüreğime çok ağır gelmişti. O ziyaret sonrasında hastane kapısından çıktığımda içime çektiğim havaya şükrettiğim an kadar şükrün anlamını yaşadığım bir zaman dilimi olmadı hayatımda. Şükür buydu demek, nefes aldığımız her ana şükredebilmek. Nefes alabilmek, yürüyebilmek, elini kolunu özgürce hareket ettirebilmek, düşünebilmek, telefonla konuşabilmek, geleceğe umutlanabilmek… saymakla bitmezdi o an şükrettiğim şeyler. Yaklaşık 2 aylık yoğun bakım sürecinde her sabah mesaiye gidercesine hastaneye gelip yoğun bakımdaki eşini ziyaret eden ve ihtiyaçlarını karşılayan, doktorlarla eşinin durumunu kritik eden bir sevene sahip olmak da belki arkadaşımın şükrüydü bilinmez.

Günlük ritimde hep daha fazlasını isterken, elimizdekilere değil de elde edemediklerimize odaklanırken şükrü hep unutuyoruz. Sağlığımız en başta elbet ama ağız tadıyla yenen bir yemek, muhabbetle içilen bir kahve, keyifle yapılan bir sohbet, güzel bir manzara hep şükrü hak etmiyor mu? Seni seven bir eşe, sana anne babalığı tattıran evlatlarına, sana hocalığı öğreten öğrencilerine, her ay geçimini sağlayan maaşına, görüşebildiğin akrabalarına şükretmen gerekmez mi?

Sağlıklı çocukları olan anne babalar engelli bir çocuk gördüklerinde kendi evlatlarının sağlığına şükrederler. Peki engelli ebeveynin anne babası, şükretmesi gerekmez mi sahip oldukları çocuğunun sermayesi ölçüsündeki başarılarına? Şükretmeleri gerekmez mi o çocuğun gözündeki yaşama sevincine?

Hiçbir şey planladığımız gibi olmuyor hayatta. En ufak engelde sayıp sövüyoruz, planlarımız bozuldu diye. Belki bozulan planın getirisi daha iyi olacak bekleyip sabretmek ve şükretmek gerekmez mi? Rahmetli babam hayatının son dört yılında diyabet nedeniyle bir uzvu eksik yaşadı. Bir gün bile öf demedi, sahip olduğu diğer uzuvlarına şükretti ve arda kalan hayatının her anını belki de dört uzva sahip birinden daha keyifle sürdürdü. Önemli olan durup düşünebilmek, bakıp da görebilmek, elimizdekilere odaklanabilmek.

Kibre girmeyeyim ama bazı insanların kalbini Allah mühürlüyor. Bu insanlar hep isyan halinde. Kendi seçimlerinin ve yaşantılarının sorumluluklarını alamadıkları gibi başlarına gelen her şeyde birilerine ve belki yaradana öfke içinde oluyorlar. İşte bu insanlar şükrü asla öğrenemiyorlar belki de unutuyorlar haklarını yemeyelim.

Şükürler olsun sahip olduğum her şeye.