Ölüm
09 February 2025

Ölüm ve Çocuk: Savaşın En Ağır Gerçeği

Ölüm ve Çocuk: Savaşın En Ağır Gerçeği

 Şaziye Senem Başgül 

Savaş demek ölüm demektir. Ancak savaşın en acı gerçeği, bu ölümlerin en masum ve en savunmasız bireyleri olan çocukları da içine almasıdır. Savaş ortamında çocuklar ya doğrudan şiddetin kurbanı olur ya da savaşın yol açtığı açlık, hastalık ve göç gibi olumsuz koşullar nedeniyle hayatlarını kaybederler. Ölüm, savaşın ayrılmaz bir parçası haline gelirken, çocukların ölümü anlama ve ona verdikleri tepkiler yaşlarına göre farklılık gösterir.

 2-3 yaş aralığındaki çocuklar için ölüm kavramı henüz tam anlamıyla gelişmemiştir. Bu yaş grubundaki çocuklar ölümü, geri dönülemez bir son olarak değil, uzun süreli bir ayrılık olarak algılarlar. Kaybettikleri birini bir süre sonra tekrar görebileceklerini düşünebilirler.

3-6 yaş döneminde çocuklar için ölüm hala geçici bir ayrılık olarak görülür. Bu yaş grubundaki çocuklar ölümün bir son olduğunu tam olarak kavrayamazlar ve ölen kişinin bir gün geri dönebileceğine inanabilirler. Masallarda ve çizgi filmlerde sıkça gördükleri gibi, ölülerin tekrar canlanabileceğini düşünebilirler. Ölümü anlamlandırma süreçlerinde, çevrelerindeki yetişkinlerin tepkileri ve açıklamaları büyük önem taşır.

Okul çağına gelen çocuklar (6-12 yaş) artık ölümün geri dönüşü olmayan bir olay olduğunu kavramaya başlarlar. Ancak bu bilgiyi kendi hayatlarına doğrudan uyarlamazlar. Ölüm, onlar için başkalarının başına gelen bir olaydır; kendilerinin ya da yakınlarının da bir gün ölebileceği düşüncesi genellikle zihinsel dünyalarında yer etmez. Bu yaş grubundaki çocuklar, özellikle savaş gibi travmatik durumlarda, yaşanan olaylardan kendilerini sorumlu tutabilir ve suçluluk hissi geliştirebilirler. Örneğin, bir yakınının ölümüyle kendi davranışları arasında bağlantı kurarak “Eğer o gün yaramazlık yapmasaydım, belki ölmezdi” gibi düşünceler geliştirebilirler. Bu da ilerleyen yaşlarda kaygı bozuklukları ve suçluluk duygusuna bağlı psikolojik sorunlara yol açabilir.

Ergenlik dönemi, ölüm kavramının artık daha soyut ve evrensel bir şekilde anlaşıldığı bir evredir. Ergenler, ölümün kaçınılmaz ve geri döndürülemez olduğunu fark ederler. Ancak bu farkındalık onları farklı tepkilere sürükleyebilir. Bazı ergenler, ölümü anlamaya çalışırken riskli davranışlar sergileyebilirler. Savaş ortamında büyüyen ergenler, ölümün içinde yaşadıkları bir gerçeklik olduğunu gördüklerinde, ona karşı bir tür bağışıklık geliştirebilir veya ölümü kontrol edebilme arzusuyla cesur ve tehlikeli davranışlar sergileyebilirler. Kimi zaman ölüme meydan okuyan tutumlar geliştirirken, kimi zaman da yaşanan kayıplar nedeniyle içine kapanarak depresyon ve umutsuzluk hissine kapılabilirler.

Savaş ve ölüm kavramları iç içe geçmiş iki trajedi olsa da, bu sürecin çocuklar üzerindeki etkileri çoğu zaman göz ardı edilir. Çocukların ölüm karşısında yaşadığı travmaları anlamak ve onlara uygun psikososyal destek sağlamak, savaşın yıkıcı etkilerini en aza indirmek adına büyük önem taşır. Çünkü ölüm, yetişkinler için bile zor bir gerçekken, çocuklar için çok daha karmaşık ve anlaşılması güç bir süreçtir.